23 Aralık 2017 Cumartesi

Haydi Göçelim


Martılar ve Göçmen Kuşlar


Mevsimlerden bahardı. Lise arkadaşımla Pendik Marina'da buluştuk. Uzunca bir aradan sonraki buluşmamıza kahvaltıyla başladık. Bulunduğumuz yerin hemen 1-2 metre aşağısında tahtayla kaplı dubanın üzerinde birkaç martı volta atıyordu. Arkadaşımla konuşurken onun arkasından büyük bir martının üzerimize doğru gelmeye başladığını gördüm. Ben manevra yapıp uzaklaşacak diye beklerken arkadaşımın önündeki tabağa pike yaptı. Tabaktaki böreği gagasının arasına alıp kaçırdı. Dubanın üzerine kondu ve böreği kaşla göz arasında midesine indirdi...
Haydi Göçelim
Simit Yiyen Martı Fotoğrafı
Bildiğim, martılarda göç olgusunun olmadığı. Yıl boyu tepemizde uçtukları için böyle bir kanıya vardım. Doğdukları kıyılarda yaşayıp gidiyorlar. Denizden, çöplüklerden besleniyorlar. Hatta bir komşum bayat ekmekleri kendi balkonunun hemen altında bulunan komşusunun çatısına boca ediyor. Martılar bu ekmeklerle çığlık çığlığa karınlarını doyuruyorlar. Bir de vapurda simit atarak martı besleme yöntemimiz var. Biz simitleri atıp görüntünün keyfine varırken onlar karınlarını doyurabilmek adına kendi aralarında müthiş bir yarışın içine giriyorlar. Çatılarda beslenirken veya vapurun arkasında simit peşinde koşarken hep bir karmaşanın düzensizliğin içinde görüyoruz onları.
Haydi Göçelim
V Şeklinde Uçan Kuş Fotoğrafı
Göçmen kuşlarda yaşam daha farklı. Uzun yola çıkacak olan göçmen adaylarının kimi cinsi göç öncesi bol bol yiyor yağ biriktiriyor vücudunda. Liderleri "Haydi göçelim" dediğinde toplanıp günlerce uçacakları yolculuğa çıkıyorlar. Sadece dinlenmek için bir yerlerde duruyorlar. Göç ayrıca bir düzen gerektiriyor. V şeklindeki bu düzen öndeki lider kuşun kanatlarıyla yarattığı hava akımından yararlanmalarını da sağlıyor. Ve daha az enerji harcayarak uçuyorlar.

Final

Kadıköy-Eminönü arasında işleyen vapurda aynı gün çektiğim iki fotoğraf aynı göğü paylaşsalar da iki farklı kuş cinsinin yaşamları arasındaki farkın büyüklüğünü simgeliyor. 
Biz karada yaşayan canlılar arasında da benzer farklar mevcut. İlk aklıma gelen örnek ise Kuzey Avrupa ülkelerinde işleyen mevcut düzen ile Orta doğu'da yaşanan karmaşa...

20 Aralık 2017 Çarşamba

Kalanchoe (Kalanşo) Çiçeği

Çiçek Fotoğrafları: Kalanchoe

Kalanchoe (Kalanşo) Çiçeği
Kendimi bildim bileli bir şekilde yakınımda yöremde olan bir çiçeğim var. 
Annem yıllarca yetiştirdi. Suladı. Baktı. 
Ben de yetiştirmekten geri durmadım. Ailenin bir bireyi gibi hep yanımızda oldu. 
Fotoğrafını çekmiştim. 
Aklıma bloga yüklemek geldi. İyi ama başlık olarak ne yazacaktım? Adını bilmiyordum. 
Bu utanılacak bir durum! 40 yıldır evlat gibi bak, yavrularının yavrularını yetiştir ve adını dahi bilme.
Kalanchoe (Kalanşo) Çiçeği
Çektiğim fotoğrafı Google fotoğraflar tarayıcısına yükleyerek yıllar süren bu cahilliğimi de sona erdirdim.
 Bu kırmızı güzelliğin adı Kalanchoe (Kalanşo) Çiçeği
Kalanchoe (Kalanşo) Çiçeği Dikey Kırmızı 
Sayfada bulunan son 2 dikey çiçek fotoğrafını diğerlerinden farklı bir yöntemle çektim.  'Ters lens bağlama tekniği'de denilen bir teknik denedim.  
Kalanchoe (Kalanşo) Çiçeği Kırmızı  Dikey Fotoğraf
Objektifi ters çevirip bir adaptör yardımıyla fotoğraf makinesinin yuvasına monte ettim ve minnacık çiçeğe aşağı yukarı 10 cm kadar yakınlaşarak çektim. Böylece 
 makro lensim olmamasına rağmen alternatif  ve oldukça ucuz maliyeti olan bir yöntem deneyerek makro fotoğraf çekmiş oldum. 
Son güncelleme: 24 Aralık 2017

17 Haziran 2017 Cumartesi

Terk Edilmiş Köy Evi ve ISO Değeri

Terk Edilmiş Köy Evi Fotoğrafları

2016 yılının Kurban Bayramı'nda memleketimdeydim. Çocukluğumda kısa zamanlar geçirdiğim ve fotoğraflarını yayınladığım bu evde çok az yatıya kaldığımı hatırlıyorum. Öğrenci olduğumuzdan sadece bazı yazlar köye giderdik. Gittiğimizde ise yaz evinde kalırdık...
Pencereleri küçük olduğu için çokta aydınlık olmayan bu kış evinin bazı bölümlerinden karanlık olduğu için çocukken korktuğumu hatırlıyorum.
Evlendikten sonraki gidişlerimde hiç uğrayamadığım, atalarımın yaşadığı ve ömür tükettikleri ancak şu an kullanılmayan terk edilmiş köy evi torunların ziyaretiyle biraz şenlendi. Gittiğimizde bahçede bulunan erik ve incir ağaçlarından meyve toplayıp yedik, evin içini dolaştık. Bir yandan gezip bir yandan fotoğraf çektik. 


Köy evi eskiden toprak sıvalı ve toprak damlıydı. İstanbul'da yaşayan babam dam sağlam kalsın diye çatı yaptı, dışını çimento ile sıvattı, pencereleri değiştirdi. Yaz aylarını memleketinde geçiren ve hayali memleketine kesin dönüş yapmak olan babamın sağlığı elverse kış aylarında da gelip bu evde kalırdı. 


Rahmetli babaannemin ekmek pişirdiği ocak. Hamuru yoğurup sacı ateşin üzerine koyduktan sonra sofrada yufkaları açar, sacın üzerine atıp pişirirdi. Bize ekmeği çevirmek, ateşi beslemek gibi görevler düşerdi. 


Üst üste dizili olan kazanlarda süt pişirilir, yoğurt çalınır son işlem olarak yayık yayılırdı. Sonra gelsin taze yağlar, peynirler, çökelekler, kaymaklar... Şimdilerde kazanlar süte bizde yoğurda kaymağa hasret kaldık... O gün köyün başka yerlerine de gideceğimiz için yerde duran sandıklara dokunamadık. Sandıklarda kim bilir hangi anılarımız saklı duruyor...


İbrik, kerpeten, eski mektuplar her şey karışık vaziyette... En üstteki mektuba göz attık, abim askerlik yaptığı sıralarda rahmetli dedeme göndermiş. 20 küsür yıl sonra abim, kendi yazdığı mektubu açıp bize okudu. Herkese selam yollamış, hal hatır sormuş, ellerinden öpmüş. Tam da eskilerin seveceği tarzda bir mektup yazmış.


Direkte asılı duran Sarat, buğday elemekte kullanılırdı. Delikli kısmı örmek için ip değilde deri kullanılmış. Davul ve bir üstteki fotoğrafta yer alan tef rahmetli dedemindi.  'Gırnata' da çalardı. Burada fotoğrafı yok ama klarneti hala durur, babam çalar. Kemanı da varmış dedemin ama yokluk zamanlarında satmışlar...


İşte girmeye korktuğum evin bölümlerinden kiler... Hala karanlık ama korkutucu değil...


Evin anahtarları da pek bir haşmetli. Kocamanlar. :)
🔑
O gün geçmişe birkaç saat takılı kalabildik. Şimdiki  zamanın koşuşturmacası ve gelecek zamana yetişebilme telaşı arasında, suyunun tadı muhteşem olan ve derin bir vadinin yamaçlarında bulunan çeşmeyi ziyaret ettik...

ISO DEĞERİ, NOİSE ve AZ IŞIKLI ORTAMLARDA FOTOĞRAF ÇEKİMİ

Ev ortamının karanlık olduğundan bahsetmiştim. Ancak sizin de fark ettiğiniz gibi iç mekan fotoğraflarının çoğu aydınlık çıkmış durumda. Fotoğraf çekerken makinenin flaşını neredeyse hiç açmam. Çünkü flaşla çekilen fotoğraflarda çiğ bir renk oluşur. Harici flaş alıp kullanabilirdim ancak ekipman olayı fazlalaştıkça taşıması sökmesi takması oldukça zorluyor insanı. 
Işığın az olduğu mekanlarda kurtarıcı olarak fotoğraf makinesinin ISO değerini yükselmek en kolay yol olarak görünüyor bana.  Makinenin içine daha fazla ışık girmesini sağlamak için objektifiniz elveriyorsa diyafram değerini 1,8 lere 2,0 lara düşüredebilirsiniz. Ancak net alanın daha fazla olmasını istiyorsanız ISO değerini yükseltmek en basit yollardan biri. 
ISO değeri ne kadar yüksekse fotoğrafınız o kadar çok aydınlık olur, fotoğraftaki titreme en aza iner ve tripod kullanmadan titrek olmayan net fotoğraflar çekebilirsiniz.
Karanlık ortamlarda ISO değerini yüksek tutmanın bir dezavantajı bulunuyor. Bu değeri yükselttiğinizde fotoğraf makinesinin sensörleri ısındığı için fotoğraflarda noktalar şeklinde bir kirlilik oluşuyor. Adına 'gren', 'noise', 'kumlanma' deniyor. Çekilen fotoğraflar çok önemli projelerde kullanılmayacaksa şahsen çok sorun etmiyorum bu durumu. Photoshop kısmende olsa temizleme imkanı sunuyor ayrıca. 
Yukarıdaki iç mekan çekimlerinde fotoğrafları net çekebilmemi sağlayan değer 250 ISO değeri oldu. Kullandığım Canon 60D fotoğraf makinesi istenirse 12800 ISO değerine kadar ulaşabiliyor. Ancak bu değeri kullanmak bana akıl dışı geliyor. Zira noise dediğimiz kirlilik, çekilen fotoğrafta göz zevkine hiç hitap etmiyor. 

4 Nisan 2017 Salı

Çiçek Fotoğrafları: Lale

Kırmızı Lale

Çiçek Fotoğrafları Kırmızı Lale

Aralık sonunda 6 adet çiçek soğanı aldım. Dikim için çok geç kaldığımdan topraktan çıksalar bile çiçek açacaklarından umudum olmayan soğanlar sonunda büyüyüp çiçek açtılar ve güzelliklerini doğayla birlikte bina ahalisiyle paylaştılar. Şansıma daha önce yetiştirdiğim lale gibi bu iki soğan da kırmızı renkte açtı.Kırmızı Lale kaderimde var galiba...


Çiçek Fotoğrafları Lale Tekli

İstanbul'da park ve bahçelerde arz-ı endam eden laleleri daha önce fotoğrafladığım olmuştu. Fotoğraf çekerken kırk şekle girdiğimi hatırlıyorum. Üstelik Sultanahmet Meydanı'ndaydım! Gerçi oradaki yerli halk mümkündür ki fotoğraf makinesiz dolaşanları garipsiyordur. Normal bulmuşlardır hallerimi. Malum meydanın her santimetresi turist kaynar çünkü.

Çiçek Fotoğrafları: Beyaz Lale Sultanahmet

Şimdi ise bahçeme getirdiğim bahar sayesinde rahat rahat çekiverdim çiçek fotoğraflarımı. Bu açıdan bakarsak baharı bahçeme getirdiğim için mutluyum.

Lale fotoğraflarından sonra  "Arap Sümbülü" ve "Narcissus Cheerfulness" yani nergis fotoğraflarını da buradan paylaşacağım. Arap sümbülü tam açmadığı için paylaşım konusunda biraz beklemem gerekecek...

27 Ocak 2017 Cuma

İstanbul Fotoğrafları: Tahtakale ve Kar

İstanbul Fotoğrafları: Tahtakale ve Kar

Kış mevsimi bu yıl yağan kar miktarının çokluğuyla kendini iyice hissettirdi. Bazı yıllar kara hasret kaldığımız düşünülürse bu yılın oldukça verimli geçtiğini söyleyebiliriz. Deniz kıyılarında yaşayanlar bilir rakımdan dolayı kar tutmaz. 2017'nin ocak ayında ezberler bozuldu ve kar 2-3 gün kadar bozulmadan kalmayı başardı. Ortaya çıkan beyazlığı, karlı manzaraları fotoğraf makineleriyle ölümsüzleştirmeyen herhalde yoktur. Evimin penceresinden üzerine kar yığılmış ağaçların fotoğraflarını çekerek ben de bu gruba dâhil oldum. Hemen aşağıda bulunan karlı sakız ağacı bu fotoğraflardan birisi.


 Kar sonrası Eminönü tarafına geçmek durumunda kaldım. İşlerimi bitirip Mahmutpaşa-Tahtakale-Mısır Çarşısı güzergâhını izleyerek Kadıköy’e gidecek olan vapurlara ulaşmaya çalışırken, esnafın çalışmalarına tanık oldum.


Havaların ısınmasıyla eriyen kar, su olmuş şehir içinde kendine gidecek yol arıyordu. Güzergâhım yokuş aşağı olduğu için akan selle birlikte aşağıya doğru yürürken gördüğüm manzarayı çekmesem olmazdı.


Selin önünü, henüz erimemiş karla oluşturdukları setle kesmeye ve suyu fazla dağılmadan mazgalların içine doğru yönlendirmeye çalışan esnafın hummalı çalışması görülmeye değerdi.



Geniş açılı lens kullanarak (18-55 objektif) renkli çektiğim fotoğrafları, Photoshop’ta bulunan “görüntü-ayarlamalar-siyah/beyaz” sekmelerini izleyerek siyah beyaz hale getirdim. Gereksiz bulduğum kenarlardaki detayları kırptım ve yakınlaştırma uyguladım. Normalde Canon 60D markalı fotoğraf makinesiyle siyah beyaz çekim yapılıyor. Ancak, ton kaybı çok oluyor. Renkli çekip sonradan siyah beyaza çevirdiğinizde her rengin yoğunluğu için ayarlama yapma imkânınız oluyor.

8 Ocak 2017 Pazar

Samsung Tablet Çekilişi / Sosyal Medya Kafe

Samsung Tablet Çekilişi / Sosyal Medya Kafe


Sosyal Medya Kafe, yayın hayatının 2. yılını bitirdi. Birlikte kutlamak için de bir çekiliş düzenledi. Çekilişte hediye olarak 1 kişiye Samsung tablet hediye ediyor. Tabi çekilişle ilgili şartları yerine getirmek gerekiyor. Bu şartları öğrenmek ve tableti görmek için fotoğrafın üzerine tıklamanız yeterli olacaktır. 

Benimde katıldığım çekilişe katılıp siz de şansınızı deneyebilirsiniz. 
Sosyal Medya Kafe'nin bu çekilişi için son katılım tarihi 24 Ocak 2017'dir.
Katılacak olanlara şimdiden şans diliyorum.

1 Ocak 2017 Pazar

Komşu Kuşlar

Kuş Fotoğrafları


Sokağımızda bulunan nadir sayıdaki ağaçlara tünemiş kuşlar bir nevi komşumuz sayıldığından olsa gerek yazının başlığının komşu kuşlar olması uygun geldi. 
Şehirde yaşamanın dezavantajlarından birisi doğadan uzak olmak zorunda kalışımızdır. Her yer beton; kaldırımlar taştan, yollar asfalt. Göğe doğru yükselen binalar çimentodan ve göğe doğru filiz demirlerle yükselip toprağa demir atmış vaziyetteler. Hal böyleyken kaldırımlarda numune olarak kalan ağaçların diplerinde bulunan 50*50 cm ebadında bir toprak parçası görebilirsek kendimizi şanslı sayıyoruz...
Şehirde yaşayıp binasının bulunduğu toprak yüzeyi betonla kaplanmamış bir birey olarak bahçesi olan bir binada yaşadığım için biraz daha şanslıyım galiba. Bahçede dut, ceviz, incir, çam, ıhlamur gibi ağaçlar var. Ağaçların bildik konukları ise kumru, siyah karga, saksağan, serçe, güvercin ve martılar oluyor. 

Blogumda yayınlayacak olduğum kuş fotoğrafları şimdilik martı, serçe ve kumrudan oluşuyor. 
En üstte bulunan fotoğrafı bu yılın yazında gittiğim memleketimde çektim. 
Uzun zamandır fotoğraf işleyip post oluşturamıyordum. Bilgisayarımın tamirde oluşuydu buna neden. Artık laptopuma daha önemlisi fotoğraf düzenleme programıma kavuştum. 

Fotoğrafları Yayına Hazırlama Süreci

Fotoğrafları 55-250mm objektifin takılı olduğu Canon 60D ile çektim. Fotoğrafların işlenme sürecinde keskinlik verme, biraz aydınlık ve kırpma kullandım. Kırpma işlemini yaparken fotoğraf öznelerinin altın kural çerçevesinde kadrajın merkezinde olmasına özen gösterdim. Yani kuşları altın noktaların bulunduğu yerlere konumladım. 

Kuş Fotoğrafları
Şehir hayatının içinde en sık gördüğümüz kuşlardan birisi de serçeler

Kuş Fotoğrafları
Dut ağacına tünemiş bir kumru. Fotoğrafı çekerken eşini göremedim. Çift gezerler, o an kavgamı ettiler acaba :)

Kuş Fotoğrafları
Şehir mobilyalarını seven kuşlardan biridir martı. Elektrik direklerinin tepelerine tünemeye özellikle meraklılar. :)